7 Ekim 2009 Çarşamba

Hong Kong - Reklam Panosunu Andıran Şehir

Hong Kong daha ilk andan itibaren her yanı kaplayan reklam panolarıyla insanı sarsan bir şehir. Ama gece olduğunda bu panolar bambaşka bir canlılık kazanıyor. Gökdelenlerin tepelerinden en lüks otellerin duvarlarına kadar her yanı süsleyen bu panoların şehrin ruhunun bir parçası olduğunu çabucak kavrıyorsunuz. Hong Kong dev bir mağaza sanki ve bu mağaza insanı içine çekmekte hiç tereddüt etmiyor.

Tsim Sha Tsui

Buraya gelmeden önce insanların Hong Kong'un pahalı olduğundan bahsettiklerini duyardım. Bu doğru bir gözlem değil. Hong Kong çok ucuza da yaşayabileceğiniz bir yer. Sokak yiyeceklerini deneyerek ve alışveriş yapmaktan kaçınarak -işin zor kısmı bu- günde 20 dolara gününüzü gün edebilirsiniz. Konaklamaya gelince: Otellerin fiyatları yüksek olabilse de şehri kaplayan “guest houselar” bütçesine uygun konaklama arayanlar için biçilmiş kaftan. Hong Kong'un turist cennetine dönüşmesiyle beraber pek çok ev sahibi, evlerini odalara bölerek 2 kişilik, 3 kişilik ya da pansiyon tarzı işletmeler açmış. Bunlardan bazıları da sonunda gezi dergilerine girecek kadar meşhur olmuşlar. En önemli özellikleriyse fiyatlarının yanı sıra konumları. Örneğin içlerinde onlarca pansiyonun yer aldığı Chungking Mansion ve Mirador, Sheraton'un hemen yanında, şehrin turistik ve alışveriş merkezi olan Kowloon adasındaki Tsum Sha Tsui 'deki Nathan caddesinin ya da altın caddenin üzerindeler. Nathan caddesi bu adanın sahilinden -adalar arası yolculukta kullanılan Star Ferry iskelelerinden- içlerine kadar dümdüz uzanan dükkânlarla kaplı bir cadde. Star Ferry iskeleleriyle biten sahil şeridinin diğer ucundaysa bilet bulabilirse mutlaka birşeyler izlemeniz gereken HK Kültür merkezi, çarşambaları bedava girip bir sürü teknolojik aletle oynayabileceğiniz Uzay Müzesi ve meşhur “yıldızlar caddesi” yer alıyor. (Hollywood'un bir taklidi.) Buradan (20:00-20.15) geceleri Hong Kong adasında yapılan lazer gösterisi izlenilebiliyor.

Nathan'ın diğer ucundaysa meşhur alışveriş alanı Mong Kok var. Mong Kok, Hong Kong'da alışveriş yapmayacak olsanız da görmeniz gereken bir bölge. En meşhur bölümü birbirine paralel 3 sokaktan oluşan kısmı. Bu paralel sokaklardan ilki elektronik, ikincisi “Lady Street” denilen giysi sokağı ve üçüncüsü spor eşyaları satılan sokak. Bu üç sokaktaki herşey pazarlığa tabi ve çok uygun fiyata bulunabilecek inanılmaz eşyalar var. Özellikle elektronik bölümünde. Ancak eğer iyi anlamıyorsanız kazıklanma riskini de göze almanız gerekiyor. İstasyon da Mong Kok adını taşıdığı için bu bölgeye metroyla rahatça gidilebiliyor. Ama Hong Kong'da her yere kolay ve ucuza ulaşılabiliyor. Metro sistemi, İngiltere'de kullanılan Oyster karta benzeyen Octopus kart sistemiyle çalışıyor. Kısa mesafeler 2 YTL civarı, adalar arası ise 8-10 Ytl'yi bulabiliyor. Kartınıza istasyonlardaki makinelerde kredi yükleyebileceğiniz gibi dilerseniz gişelerden de yararlanabiliyorsunuz. Octopus kartın bir diğer güzel özelliği 7Eleven gibi yerlerde bu kartla alışveriş yapabilmeniz. Yani para yerine de kullanabiliyorsunuz.

Hong Kong Adası

Hong Kong adası Kowloon'dan sonra iş merkezlerinden oluşan ve merkeze yakınsanız binaların yükseklikleri nedeniyle gün ışığını görmekte zorlandığınız ada. Binaların aralarına serpiştirilmiş yeşil alanlar olmasa nefes alınamaz bir yer olurdu. Bu bölgede, özellikle sahil yakınlarında sürekli üst geçitler kullanıldığından merdiven inip çıkmaya hazırlıklı olmanız gerekiyor. Ama yine bu bölge değişik yemekler denemek için en iyi yerlerden çünkü özellikle öğle saatlerinde iş merkezlerinde çalışanlar için hazırlanmış özel mönülerle karşılaşabiliyorsunuz.

Hong Kong adasını gezmeye Central bölgesinden başlamak en uygunu. Central -merkez- adından da anlaşılacağı üzere her yere ulaşılabilen nokta. Viktoria tepesine çıkıp etrafı izlemek isterseniz buradan tramvaya binebiliyorsunuz. Ya da enfes yemekler yiyebileceğiniz Soho'ya buradan antikacılar caddesi Hollywood Road'u takip ederek ulaşabiliyorsunuz. Caddenin daha da ilerisinde Hong Kong'un en önemli tapınaklarından Man Mo tapınağı var. Eğer yolda rastlarsanız adamak üzere elma ve portakal almanızı önerebilirim. Yoksullar bu tapınağa uğrayıp ihtiyaçları olduğu kadar yiyeceği sunaklardan alıyorlar. Aynı tapınakta fal da baktırılabiliyor. Elinizde harita olmasına bile gerek yok çünkü her sokak başı tabelalarla dolu. Bu bölgede dolaşırken, gideceğiniz yönü şaşırmamanız koşuluyla “asma köprüleri” kullanmanızı öneririm. Ne mi demek istiyorum: Hong Kong'un bu bölümünde ulaşımı kolaylaştırmak için binaların -alışveriş merkezleri, oteller, yollar vb..- ikinci katlarını birleştiren veya yolların üzerinden geçen yaya geçitleri yapılmış. Ayrıca buradan yürürseniz hem şehri nispeten yukardan görür hem de octopus okuyucusu aletlerde kartınızı okutarak indirim alabilirsiniz.

Central'ın hemen merkezindeyse Adliye binası ve St. John Katedrali yer alıyor. Ben 19. Yüzyıldan kalma ve mimarisinden çok içindeki vitraylar ve sunaklarla dikkat çeken bir mekân olan St. John Katedrali'ne 12 Şubat'ta gittim. İçeride Darwin'in doğum günü şerefine bir panel düzenlenmişti. Televizyonda rastlanan klasik din-bilim tartışmalarından çok farklıydı, öncelikle rahip Darwin'in haklı olduğunu, kilisenin bu yeni bilgiler ışığında şekillenmesi gerektiğini söylüyordu. Benim için ilginç bir tesadüf oldu.

Central'ın batısında kendi iskelesi olduğu için gemiyle de gidebileceğiniz Wan Chai yer alıyor. Sahil kısmında Hong Kong'luların gurur duydukları kongre merkezini, festival zamanına denk düştüyseniz bilet alabileceğiniz Art Center'ı ve deniz üzerine yapılan yarım adada altın laleyi görebilirsiniz.

Central'daki üste geçitleri ve üst geçitteki tabelaları takip ederek “Exchange Square”'e varmak mümkün. Bu meydanın alt katı -binaların da atı- otobüs terminali. Yüzmek isteyenler Repulse Bay'e; balıkçı teknelerini ve bildiğim kadarıyla dünyanın en büyük yüzen balık restoranını görmek isteyenler Aberdeen'e buradan gidebilirler. Ben Aberdeen'i Jackie Chan filmlerindekinin aksine oldukça hüzünlü buldum. Gemilerin boyaları dökülmüş, restoranda canlı diye sattıkları ıstakozlar akvaryuma bakıyorsunuz ölü… Ama Hong Kong denilince görülmesi gereken bir manzara. Önemli bir ara not: otobüsle giderken son durakta inip alt geçitten yolun karşısına geçtikten sonra bedava sampan'lara -teknelere- ulaşmak için SAĞA sapmak gerekiyor. Solda paralı olanlar var ve diğerlerini sorduğunuzda yalan söyleyip “onlar artık kaldırıldı” diyebiliyorlar. Hong Kong'da satıcılara verdikleri hiçbir bilgi -yer, yön vb.- konusunda güvenmemenizi öneririm.

Aberdeen'in yer aldığı körfez Hong Kong'luların gurur duydukları ve Disneyland'e karşı bütün güçleriyle savundukları Ocean Park var. Girişi Disneyland'in yarı fiyatı ve oldukça eğlenceli. İçimden dev bir hayvanat bahçesi diye tarif etmek geliyor ama aslında bundan çok daha fazlası. Zaten öyle bir günde bitirmek mümkün değil. Hayvanları doğal habitatlarına en yakın çerçevede gözlemleyebiliyorsunuz.

Lantau -Buda ve Mickey Mouse

Havaalanının yer aldığı Lantau metroyla giderken 20-30 kontörü (havaalanı 150) gözden çıkarmanız gereken bir yer. Dev Buda heykeli ve heykele çıkan bin basamak -hayır, gerçekten bin tane değiller- Hong Kong'un kesinlikle görülmesi gereken yerleri. Lantau'nun merkezindeki Tung Chung'a ucuza otobüsle (dev afişlerle hangi otobüs olduğu istasyonda belirtiliyor) ya da daha pahalıya cable car denilen teleferikle gitmek mümkün. Hava açıksa manzarayı izlemek için teleferik seçilebilir. Tung Chung'a giden metro hattıyla ilgilisi Disneyland'e de gidebilir. Disneyland Uzay, Tarzan, Uyuyan Güzelin Sarayı gibi bölümleriyle EuroDisney'le aynı sayılır. Çiftler için eğlenceli bir zaman geçirme mekanı olabilir ama yetişkinler için hızlı trenden ve yarış pistinden başka cazip fazla bir şey yok.

Hong Kong sokak tezgahlarından alışveriş yaparken dikkatli olmanız gereken, dükkanlarda gerçekten ucuza elektronik aletler bulabileceğiniz, rengarenk, devasa, ama ulaşım ve resmi-yarı resmi işlemler gibi konularda çok düzenli, panoları takip ettiğiniz sürece kaybolmaktan korkmadan rahatça dolaşabileceğiniz, her sokağı ayrı bir reklam panosuyla süslü enfes bir şehir. (Ben gezerken her yanı dem Armani afişleri süslüyordu.) Havayolu şirketlerinin özellikle ilk baharda kampanyalar düzenledikleri bu şehri gezme şansınız olursa kaçırmayın.

Z. Heyzen

Hiç yorum yok: