A-Varşova notları
I.
Anamalcı demokratik toplumlarda vatandaşlar ne için ve nasıl vergilendirildiklerini çoktan unutmuşlardır. Vergi mükellefi olma konumları var olma’larının (toplumsallıkta) çok doğal bir niteliği durumundadır.
Vatandaş, dolaysız yabancılaşmış-ben’de kurguladıklarını, bu ideolojik yanılsamanın doğal görünürlüğünün sonucu fark etmemektedir, edemez.
II.
Yaşamımın belirli bir anında içinde bulunduğum süreç’te “para”’yı kendim için merkez ya da epiferi yapmamaya karar verdiğimde her türlü yaşantı/şey/görünüş’ün dizildiği taban rahatsız edici gelmeye başladı.
Sözcüklerin paraya dönüştüğü ilk seferde cebime konulan 100 doları –gereksizliğini belirtmeme karşın- ve veren kişiyi hatırlıyorum.
Alıyorum. Ama bu alma’nın benim tüm alış-veriş kurallarıma aykırı olduğunu bilerek ve veren kişinin tutumunun adı olan bu iyiniyetliliğin bende bir krize neden olacağını da(....)
III.
Kelimeler yazı yazma ediminde şu ya da bu biçimde sıralanıyor.
Bununla söylenmek istenen : Yazı-yazma-edimiyle, edim’in DÜRTÜ’sünün birbirine katlanamayacağı. DÜRTÜ’nün kurgusu yazı-yazma-edimi’nden tamamen farklı.
IV:
İçinde bulunduğun seçkin çevrelere bilgeliğini sunmak zorundasın ve bir yandan da pazarda satılabilir bir ürün üretmekle yükümlü olan sen’in konumun olsa olsa bu.
[Kendimden bahsetmiyorum. Bu noktada sadece senden bahsediyorum. Tırnaklarının içi pislik dolu Deleuze’sün sen. Git de kendi şeytanlarını kovala. ]
Kariyer basamaklarında titreşip/parsa kapma’da çok ustalaşmış ve incelmiş fransız züppeliği veya yeryüzü dilleri pek çok başka/kolay olanakları oluştursa da sana, olup olacağı bu. (Sorarım yeni din exo psychology olacak mı)
V.
Kıskaçta’sın. Ahlaki açıdan çürümüşsün çünkü ahlaki açı senin için kelimelerden ibaret. Salon ahlağı. Parantezlerini belirleyelim. Senin yasalılığın benden uzak olmalı. Aktarılan bilgi içeriklerinin parçacıklara ilişkin modalar olduğu sistemin benden uzak olmalı.
Ön kabul: Bu anlamda entellektüel para kazanmak istiyorsa (doxa..yazmak) çoktan iç pazarda satılmış olmalı.
VI.
Bana hiçbir şey anımsatmıyorsun.
Benim hakkımda eğer bir karar verilmesi gerekiyorsa
“sen”
vermeyeceksin.
Bu ikide birde dile gelen
“sen”
benim vicdanım ya da midem değilsin.
Sen salt entropysin.
Eğer kendinden nefret etmiyorsan bu ya gerçekten vasıfsız ya da sinir sisteminde bilincinin akışını izleme ustası olduğun zamanlarda kendine harika bahaneler (açıklama) uydurabiliyor olduğundandır.
VII.
Antropolojinin kurallarını senin tüm bilgine, varsayımlarına, koşullarına ve kurallarına tercih ediyorum. BU beni hayvana yaklaştırır.
Bu benim senin insanlık deneyimini bu kelimenin bütün içeriğini değersiz kılarak kutsamamdır.
(Abartılmış katsayılar arasına eklenenler09.06: insan, değer, bilinç, ekin)
Bunlarla beraber tüm yapısalcı ve biçimci eğilimleri de alabilirsin.
Bunlar sana son hediyemdir çünkü kendini benim gözüm dışında bir bakışta tanımlayamayacağını bilirim. Kendi arabeskinde boğulmayı edebileştirmek için Baudrillard’dan aldığın simulakrları bilirim.
Kendine konuşmadığın kelimeleri pazarlamak.
Hayır yeni psikozları kabul etmiyorum.
Z. Heyzen A.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder