12 Ocak 2008 Cumartesi

Suudi Arabistan –ya da Girls of Riyadh

Suudi Arabistan –ya da Girls of Riyadh

Bu bir gezi yazısı değildir

Bir süre önce, seyahatlerimden birinde Susan adlı ABD’li bir arkadaş edindim. Bu yazının edebi olmak gibi bir amacı olmadığından hemen konuya geçiyorum. Susan, Suudi Arabistan, Riyad’da hemşirelik yapıyor. İlk duyduğumda bu bana çok garip gelmişti, bir Amerikalı niye gidip Suudi Arabistan’da hemşirelik yapar? O zaman bana Suudi ailelerin dini nedenlerle (erkek hastaya bakmak kıza leke süreceğinden ve evlenmesini zorlaştıracağından) kızlarının hemşire olmasını onaylamadıklarını/izin vermediklerini bu nedenle çok yüksek maaş ve çeşitli avantajlarla çoğunlukla Amerikalı hemşireleri kullandıklarını söylemişti.

İlginç detaylar: Kraliyet ailesinin çok geniş olduğunu zaten biliyordum, onlarca kuzen, onlarca ikinci kuzen, onlarca üçüncü kuzen, onların akrabaları vb.. Bu insanların, yani yarı-üst düzey ve çoğu avrupa’da eğitim görmüş Suudilerin verdiği partilerin de ününü duymuştum ama hiç birinci elden bilgim olmamıştı. İçkinin yasak olduğu bir ülkede (karaborsada viskinin şişesi 200 dolar civarı) afyon dahi içilen partilerin ne gibi sonuçları oluyor derseniz, bir yabancı için yüz kızartıcı biçimde ihraçla sonuçlanıyormuş, eğer yakalanırsanız. Ama bu partiler çok çok ender olarak basılırmış.

Arkadaşım yine de gitmemeyi tercih ettiğini, çünkü çalıştığı hastanenin her yıl yıllık maaşının yarısı kadar bir miktarı onun adına bankaya yatırdığını ve beş yılın sonunda, hiçbir sorun çıkmadığı takdirde ikramiye olarak bu parayı alacağını söyledi. İhraç edilme riskini göze alamayacağı kadar yüksek bir paraymış.

Şu garip, bundan dört yıl önce genelde ancak Beyrut’a gittiği zamanlarda bana e-mail atabiliyordu ama artık bilgisayarı var. 3 yıl önce çoğu sayfayı açamıyormuşsunuz internette ama örneğin Hotmail varmış. Şimdiyse dilediğimiz gibi kullanabiliyoruz diyor.

İnternetin ilk gelişi savaş sayesinde Suudi Arabistan’a. Ya da Amerikalılar demeliyim. Eskiden yabancı kanalları izlemeleri yasakmış –zaten yokmuş- şimdiyse yine savaş zamanı CNN’e tanınan ayrıcalık, ardından bazen sansürlenen diğer kanalların gelişi (ekran kararıyormuş birileri o sahneyi/programı uygunsuz bulmuşsa) ve artık Sex&the City bile var- konuda bu zaten. Sex&the city izlemek başı örtülü Suudi kızını nasıl bir kafa karışıklığına sürükler?

Ki en baştan beri gelmek istediğim konu da buydu. Bütün Avrupa ve ABD –henüz ingilizceye çevrilmediği halde /araştırmamı yaptım, eylülde İngilizce baskı yapılacak- Girls of Riyadh isimli kitabı konuşuyor. Sex and The city’nin Suudi versiyonu olan kitap önce Suudi Arabistan’da yasaklanmış ama sonra, Lübnan’da basılıp yok satıp, Arabistan’da karaborsaya düşünce, kitaba izin vermişler. (Bu habere internetten de ulaşmak mümkün, FT, kitap fuarı ve sonrasında gelişen olayları detaylıca anlatmış. FT ne derseniz bence şu dünyadaki en sağlam 3. kitap dergisi.)

Ben kitaptan –yine internette bulunabilecek- birkaç pasajın çevirisini okudum. Cep telefonuyla mesajlaşarak erkek ve kızların ilişki kurmaları –yanlış anlaşılmasın tamamen platonik- alışveriş merkezlerinin sosyal hayattaki rolü.. İnanılmaz. İslam’ı islami bir ülkeyi kavrayabiliyorum ama insanların ürettikleri çözümler, buldukları yan yollar ve hatta bu kapalı sistemin içerisinde gizliden gizliye ama anlaşılan gittikçe güçlenerek devam eden bir hayat tarzı benim için yeni bilgi oldu.

Arkadaşım değişimi dolaylı olarak savaşa borçlu olduklarını iddia ediyor, ben televizyona borçlu olduklarını düşünüyorum, o da televizyonun savaş sayesinde bugünkü halini aldığını söylüyor. O orada, ben değilim, belki de haklıdır ama savaştan elde edilen yarar bir şekilde rahatsız edici geldiğinden düşüncemi değiştiremiyorum. Binlerce insanın ölümü karşısında birkaç televizyon kanalının ne önemi var, diyebilirdim ama böyle de düşünmediğimden benimki gereksiz bir açmaz. Gereksiz çünkü bu benim sorunum değil.

Ama açıkçası, kitabı gerçekten merak ediyorum.

Z. Heyzen Ateş

Hiç yorum yok: