11 Ocak 2008 Cuma

İntihar ederek terkedilmişliğin çıkarlarını zedeleyen yazılar 1

İntihar ederek terkedilmişliğin çıkarlarını zedeleyen yazılar 1

I.

Büyük meydan larousse ciltleri içinde sıkıca saklanmış krizantem çiçeklerinin uçsuz ırmaklardan beslenip bir öteki sayfa aralığına bile geçemeyişlerinin acıklı öyküsü ağlattı bu kez genç kadını. Francisco Pizzaro’nun insanları And dağlarından hoyratça kopartıp çocuk kavgaları ile bezeli moröncesi bir rengin içinden uçuruma fırlatıp attığı gün, kendisinin de bilmediği dillerde ağlamayı öğrendiği gündü. Ay un ufak olmuş dağılmış, dünya güneşten nasıl da uzaklaşmıştı. Sürgünleyip kendini bir dağın başına buyruk yalnızlığına, sereserpe yaşayabileceğini düşlediği yeri bulmak için günün doğumu ile batımı arasındaki saat farkına aldırmadan camdan papuçlarını hastane odasındaki annesinin başucuna bıraktı –doktorun ücretini ödemeyi ihmal etmedi- tavşanının peşinden birden bire ölümlü kar tanesine dönüşmek için yolu tuttu...kaçtı...

II.

Zamanın içinde artık kurumuş bir çınar dalı olmanın erdemsiz kırılganlığına nasıl varabileceğini bilen adamın yolu hiçbir zaman uzun ırmaklardan artakalan kirli suları silip atamadı yaşamından. Ve dedi ki: “...ey ölümlü biçare, cesetlerle dolu nehir düşlerinden yukarıya doğru yüzemezsin artık, ışığını bulgulayıp karanlıkları kotaran suyun, kaynağından çürüdü çünkü.” Işığını yitirmiş gözyaşlarının besleyeceği toprak kalmamıştır -belki de hiç olmamıştı o topraklar-. Geride bıraktığı çatlaklardan sızıp gelen bir ses belirtisi aradı eskilere dönüp bakarak en sınırdaki deli gözleriyle. Ne var ki galiba bakmasını bile bilmiyordu geçmişin korkak saatlerine.

Hesaplaşmalar...işte içinden gelmeyen tek şey....Tüm sürgülerini çekip pencerelerin, kapıları defalarca kilitlemeye gerek duymadan tüm geçmişini ortayerde bıraktı.... kaçtı.

III.

Kendi sesiyle çağırdı kendisini, saçlarını dalgalandıran rüzgara inat bağırarak. “Ey sevgilinin unutulmaz yüzü, zamanın çığırtkanlığı ile yok edilmeyişi, tomurcuk halindeki ilk bakışları; dudaklarının kanatlanmış gölgesinden eserek avuçlarıma ölüm gölgesi gibi düşen bu nedir ?”

Z. Heyzen Ateş

Hiç yorum yok: