11 Ocak 2008 Cuma

LANETLENMİŞLER I

ADAM

(…)

Ruhlarımızın iz düşümlerini takip ederek hiçbir yere varabiliyoruz sadece çünkü ters yüz ettik ruhlarımızı. Bir gün gelecek “hadi vedalaşalım” denecek bize. Benim bütün esenliğim bu anı yakalayabilmekten geçti aslında. Veda etmenin kolaylığı, veda ettirmenin kolay yollarını bulabilme hünerim, boğulmuş insanlara özgü yalnızlığımı güvence altına alan sığınaklarımı oluşturmamı sağlamıştı. Ne zaman “vedalaşalım” dedirteceğimi düşünmekten sağlıklı sevişmeler yaşayamadığım geceler bile oluyor neredeyse. Çok caz bandlar gelip kapımda zillerin kalın vurgularıyla serenatlar döşese de yataklarımın içine, balıklar vurgun yemiş gibi kalakalıyor benim denizlerimde. Böylece gerçeksiz oluyor dünyalar ya da tek gerçekli. Ve o tek gerçeğin ardına sığınarak söylemeliyim ki; acısını en çok kadınlar çeker cansız harabelerin ortasında çöküp kalan şövalyelerin.

Kuşkuları, nedenli nedensiz tüm kıskançlıkları çoktan silip attıysam da tek mutluluk kaynağım ölümsüzlüğe doğru atabileceğim adımlar olmayacaktı elbette. “İstersen sana kavuşan ruhların kapıldığı son hüznün şarkısını söyleyebilirim” demişti bir gün. “Son hüzün...ve zavallı tesbih böceği...” diye geçirmiştim içimden ama kahkahalarımı zor tutarken parmaklarımı dudaklarının üstüne koymuş ve şefkatle bastırarak “hüzün şarkıları hak edene bestelenir” demiştim. Çalar saatlerini hep aynı saate kuran ve listeye sıraladığı işlerini kimliksizleşmiş bir düzenle yerine getiren insanlara özgü bulanık gözlerle baktı bana.

Dengemi hepsinin dengesini bozarak kurduğumu anlayamayacak kadar dışımdaydılar.

Buğulanmış aynaya düşen yansımam tebeşir kadar soluktu. Kötü geçmiş bir gecenin bütün çizgileri çizilmiş, bütün karanlıkları birer birer döşenmişti suratımın ortasına.

Eskimişti yüzüm.

Kabus benim yüzüm olmuştu.

“Tüm zamanların en büyük kabusu bu ey seyirci, en karanlık dehlizlere itilmiş, en yılan yuvalarına sokuşturulmuş, el uzanamaz yerlere istiflenmiş kabusları seyrettirdik gece bu adama ve sonra da onu düş ormanlarından bin bir zorlukla avlayıp getirdik size. Bu buğulu aynada gördüğünüz sabah matinesidir. Kafasına saray soytarılarının külahlarından geçirmiş olan ben, buğulu aynadaki suretimin tam sağ üst yanından böyle bağırıyordum kendi suratıma.

Z. Heyzen Ateş

Hiç yorum yok: